kırmızı-yeşil

Bir deniz kenarında tırnaklarını yiyorsundur şimdi.

Ve durup, bir resmi özlüyorsundur aklında.

Çünkü maydanozlar yeşil ve çilekler kırmızıdır sevgilim.

Rüzgar tutar bulutları, sevişirler gecelerce,

Sonra yağmurlar inceden yağar son bahara.

Ve filler büyük yapraklı ağaçlara benzer sevgilim.

Bir oğlan çocuğu kırmızı bir elma çalar o ağaçtan,

Şeytan çalıların arasına saklanır ve yılan susar.

Yarın bir kadın kürtaj olur işlek bir sokakta,

Ve o ağlar.

Ve ben ağlarım.

Ben onun gözyaşlarını silerim o ölü bebeğin popo mendilleriyle, simsiyah hıçkırıklar ve sol yanağım-kulağım rimel damlaları içinde çıkarım evden, arabayı çöpe atar, direğe mendilleri çarpar, hıçkırıkların ardından sifonu çekerim.

Ve eğer merdivenler varsa...

Ve yine yağmur yağarsa son baharda...

Ve geceler bir gün soğursa yine eğer...

Çiçekleri boyar mevsimler, küçük bir kız aynanın karşısına geçer ‘bana çimenleri anlat kırmızı’ der. Ve bir ruj alır eline, dudaklarını boyar, yanaklarına taşar... ve bir bahar gelir, sokakları yeşile boyar...

Ve eğer ordaysan yeşil...

Ve eğer hala...

Hala kirlenmediysen...

Hala seni seviyorum...

Sıcak bir yaz günüydü; hatırlıyorum; ormanın içinde bir evdeydik, deniz kayaların altındaydı, benim tanga terliklerim vardı, parmak aralarıma kumlar kaçmıştı ve bahçede ördekler vardı, çatıda masallar...

Ne olduysa orada oldu.

Ben kumları temizlemek için eğildim

Sen parmaklarımı tuttun.

Ve güneş gözlüklerim kırıldı sinirden, bir salıncakta sallanadurdum, atladım bir arabaya, ruhunu aramaya koyuldum...

Nerdeydin yeşil?...

Yirmisekiz derece doğu boylamı, kırk derece kuzey paraleli, unutmuşsundur diye söylüyorum; çekirgeler sokağı, çimenler apartmanı...

Bulaşıkları yıkar, kedileri besler,

Ve soğuk sabahlarda yola koyuluruz.

Bahara kalmadan gel sevgilim;

Maydonozlar yeşermeden ve çilekler kızarmadan........

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder