cadı


-->
Sanki en başında söylememiş gibi,
Felaket kırılmış kalpleri,
Çok çok üzmüş onları cadının dedikleri.
Öyle bir cadıymış ki,
Bir yaptığı öteki yaptığını, bir dediği bir diğerini tutmuyormuş.
Fena halde ele geçirmiş cadı kalplerini,
Önce sevmiş sevmiş sevmiş kalpleri, sonra birden buza çevirmiş hepsini.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi yere atıp paramparça etmiş kalpleri.
Bir de üzerine gözlerinin içine bakıp tatlı tatlı gülümsemiş.
Ve karar vermiş körler köyünün tüm oğlanları;
Birlik olup bu cadıdan herşeyin öcünü almaya.
Ve başlamış kalpleri kıran bu cadıya yapabilecekleri en kötü büyüyü aramaya.
‘Ben’ demiş oğlanlardan biri, ‘ona söylediğim tüm şarkıları geri almak istiyorum’
‘Ben’ demiş bir diğeri, ‘güzelliğini, tatlılığını unutmak istiyorum’
‘Ve ben’ demiş bir öteki, ‘onunla geçirdiğim tüm anları istiyorum geri – hiç olmamışlar gibi.’
Körler köyünün henüz gören diğer oğlanları da katılmışlar bu denenlere.
‘Evet’ demişler hepsi birden, ‘ben de istiyorum bunları,
Ve onun da kalbi kırılsın, paramparça olsun bizimkiler gibi’
Diye karar vermişler topluca.
Az ve uz gittikten, yaşlılara ve gençlere sorduktan, iyice araştırdıktan sonra bulmuşlar civardaki diğer büyücüyü, en kara büyüler yapan büyücüyü.
Büyücü çirkin mi çikin, pis mi pis, korkunç mu korkunçmuş.
Oturup, dertlerini anlatmışlar ona.
Büyücü dinledikten sonra onları, demiş ki o buz gibi sesiyle;
‘Bunun bir karşılığı olmalı biliyorsunuz.
Ve ben sahip olmak istiyorum tüm unutmak istediklerinize.’
‘Ama’ demiş köyün oğlanları,
‘Nasıl alacağız öcümüzü biz o tatlılar tatlısı cadıdan?’
Büyücü demiş ki kargalar kadar cırtlak sesiyle;
‘Sizin istediğiniz onu unutmak değil mi?
İşte bu olacaktır aşkla beslenen o cadıya en büyük ceza.
Sizinse yeni birer kalbiniz olacak sonunda’
Ve kabul etmişler oğlanlar bu fikri safça,
Oldukça da beğenmişler hatta.
Ama farkında değillermiş olacakların hala..
Büyücü gitmiş ve renkli otlarından, sularından kötü kokan karışımlar hazırlamış.
Hepsini bir kazana koyup, çıkan garip dumanlarla, birşeyler fısıldaya fısıldaya
Korkunç bir karışım hazırlamış.
Ve köyün oğlanları ani ve derin bir uykuya dalmış...
Gözlerini açtıklarında nerede olduklarını, neden orada olduklarını anlayamamışlar.
Birbirlerini bile tanıyamamışlar hatta.
Çünkü istedikleri büyüyle sadece güzel cadıyı değil, onunla ilgili her ama her şeyi unutmuşlar.
Birbirlerini bile...
Karşılarındaki pis, çirkin büyücüye bakıp, hiçbirşey demeden çıkıp gitmişler birer ikişer.
Yalnız, dönerken evlerine, geçerken büyük karanlık ormandan, garip sesli kuşlar, böcekler çığlıklar atarken etrafta, akıllarına takılmış yeni sorular.
Neden oradalarmış?
Kimmiş diğer oğlanlar ve kimmiş o çirkin büyücü?
Ve en kötüsü de, neymiş içlerindeki o garip his, o koca boşluk?
Biri cesaret edip sormuş diğerlerine
‘biz ne yapıyorduk orada? Sizleri de tanımıyorum ayrıca’
Diğerleri sessiz kalmışlar, hiçbiri hatırlamıyormuş olanları.
Dedim ya, cadıyı unuttukları gibi, cadıyla ilgili her şeyi de unutmuşlar.
Evlerine dönüp, yatıp uyumuşlar,
Eskiden gören ama artık kalpleri kör olmuş körler köyü oğlanları...
Az ve uz zaman geçmiş, saman dolu arabalar, günler ve geceler geçmiş..
Güzel cadı kendi evindeymiş her zamanki gibi.
Ve aslında hemen fark etmiş oğlanların ne halt yediğini.
Ve üzülmüş ağlamış, ağlamış, ağlamış
Körler köyünün hemen önünden geçen denizi dalga dalga yükseltecek kadar ağlamış.
Büyük fırtınalar kopmuş, sert rüzgarlar esmiş günlerce ve gecelerce.
Ama istememiş cadı, bu oğlanları,
Hepsini ayrı ayrı sevdiği bu oğlanları cezalandırmayı.
Çünkü cadı olmanın kötü olmayı gerektirmediğine inanırmış o.
Herkesin cezasının kendi yaptıklarınca, kendi söylediklerince geleceğine inanırmış.
Kendi acısını dindirmiş türlü türlü otlarıyla,
Çeşit çeşit sihirleriyle dindirmiş unutulmanın acısını.
Ama unutmamış oğlanları, sevmiş gönlünce hala.
İstememiş onlar gibi bir büyüyle ceza vermek ölümlü insanlara.
Aşkı öldürmek istememiş.
Çünkü cadı bile olsa iyi olmak erdemli olmakmış dünyada.
Kalplerindeki aşka dayanamayıp, güzel cadıyı unutan oğlanlarsa bambaşka bir haldelermiş aslında.
Müzisyen olan şarkılar yapamıyor, söyleyemiyormuş artık.
Resimler yapan fırçayı eline alamıyor,
Şair olan şiirler yazamıyormuş artık.
Cadıyı unutmuş olan her oğlan, kötü büyücünün büyüsünü istemiş olan her oğlan,
İçlerinde kocaman bir boşlukla,
Cadının gözyaşlarıyla doldurduğu koca denizin kenarında,
Boş boş bakıyor bakıyorlarmış ufka...

1 yorum: