aralanılır!!!!


Katil orospuyu parmak aralarını temizlerken yakaladılar!

Günlerden saçma günüydü.
Huzursuzluktan ziyade tacavüz zamanlarıydı.
Uzantısı olan kimi götünden skişeciler etrafta çükleriyle oynuyor,
Ufak kalabalık gruplar halinde
Deliği olan herhangi yaratıklara saldırıyorlardı.
Uğursuz adamlar..

Taşakları bozuk bezelyeler ağzımızda.


Ölümlerden ölümler beğeniyoruz.
Va hayatta pek az şeyi.

yelken pazarı


Sistemlerin boktanlığından bahsediyoruz bu masada
Söylemek istediğimiz ölümsüzlük aslında,
Herkesin bizi, birbirini ve herşeyi hatırlayacağı zamanlar..

Sana bu gemici tuvaletinde şiirler okumak istiyorum,
Ona bu masada umutsuzluğun ölümünü anlatmak
Ve diğerine, şu rüzgarlı balkonda aşkın,
Sonsuz, ölümsüz ve iki kişilik olmadığını anlatmak istiyorum.

Mobil bir riya değil bu.
Tanrı bey,
Her dakika ne güzel.
Benimle dans etsene..

Bu bir rüya değil.
Ve ölümü düşlemiyor olmam bir hata değil.

Sen bugün minik bir yelkenli ve yanında genç bir oğlanla denize açıldın.
Direksiyonun sende olmasını seviyorum.
Vitesi kendim alabilirim.
Ama rüzgarı değil.

Biz benzin taşarak geldik peşinizden,
Beş kişiydik.

Buraya dolu yağarken ulaştık,
Dünyanın dağınık bir bahçesindeydik;
Ağaçlara dayalı ağaçlar,
Ağaçlara dayalı direkler vardı.
Siz denizde rüzgarla açıldınız,
Biz peşinizden süzüldük.

Motorumuz durdu ve biz durduk.
Siz rüzgarla uzaklaştınız.
Uzaklarda yağmur dökülen bulutlar vardı.
Bakakaldık.

Üzerimize esti bulutlar,
Biz geri döndük,
Siz sürüklendiniz.
Uzak kıyıdan sizi izledik.

Geri döndüğünüzde güzel bir yemek yedik;
Yumuşak patatesler, plastik tavuklar ve muhteşem bir makarna vardı.
Dotçkai bir muhabbetimiz oldu.

Gri bulutları söndü tuzların,
Olur olmaz düşündük yarını.

sükun


Çok, 
Çok garip bir gün.
Bu odada sükutla ilerleyen birşeyler var,
Hissediyor ancak göremiyorum.

Sanki biz hepimiz ölmüşüz,
Bu sokaklar ve insanlar
Hatta yanımda kaşınan şu köpek de ölü,
Biz o sessizliğin, o boğucu havanın içinde
Süzülen kurumuş düşleriz;
Dudaklarımız sözsüzlükten yapışmış birbirine,
Açılamıyor artık.

sihirli bir sabah.


Geçtiğimiz gece,
Hava çok durgundu.
Hep aynı renkleri dinledim,
Uyuyordunuz içerde.
Renkler ölüyordu yaşamadığınızda,
Gözlerim yanıyordu ışıklarıyla.

Keskin bir bıçak, bir elma, su dolu bir çaydanlık
Ve soğuk şişeyle bir yıldız oluşturdum.
Bu da gerekti.
Sabahın erkeni, sessizliğiydi,
Tüm büyüyü koydum ortaya.

Sessizliğin;
Uykun,
günündü.

Toplu yolculuklar yaptım bulutlara,
Topluca sustum
Gaz çıkartan termosumla.
Kırmızılar giymiş bir kadını davet ettim bankıma.

Burunda tertemiz bir sabahtı.

Kadın havaların bozacağından bahsetti
Oysa ki tertemiz bir sabahtı.
Çöpçüler geçti, aletler çalışmadan kadın kalktı.
Çözülmezlere giremedim,
Kaşar marketlerden çözdüm suyu.

Sesin uyku tütüyordu uykunda
Sesin soluğun tamdı ama
Sözlerin şuursuz, mantığın tutuktu.

-kalbim kırıldı.

Döndüm yeşilliğime ve kapattım battaniyeleri uyudum.
Çiçekler soluyordu.

Herkesten gitmek hiç bu kadar çağırmamıştı uzun zamandır.

annem..


Ve sen,
Dünün bütün güzel şarkıları kadın,
Tüm o tınılar tütmeseydi yüzünden
Ben doğmamış bir çocuktum.

Kimi zaman yalnızlığın ve bencilliğinle yedin günlerimi
Kimi zaman sen hiç esmedin,
Sen yoktun.

Ölümü de koklattın bana
Nasıl verdiysen hayatı.

Sen, hiç kimsenin çocuğuydun
Ve o, hiç kimsenin çocuğu.
Ben birsizdim.

Gülümse şimdi;
Onsuzlukla sonsuzluk bir değil.

c'est la vie


Düşünsene;
Hayat böyle işte.
Kırıyor kırılıyor, aşık oluyor nefret ediyorsun.
Dudaklarına yapışıyor, kayboluyorsun kimi zaman.
Kimi zaman ellerinden kayıp gidiyor;
Kendine geliyorsun.
Her yokuşun çıkışı da var inişi de.
Ve yıkım tam olmadan dikemezsin yenisini tohumların.
Hayat böyle işte.
Kayboldukça labirentte yeni çiçekler görüyorsun yürüdükçe.

Ancak şimdiye bak;
İçkimiz var mı, var.
Eş dost yanımızda mı,
Burda.
Olimposluların ağlayacağı güzellikte bir akşamüstü mü?
Evet. Öyle.
Çiçekler, sarmaşıklar sulandı mı,
Kediler mahmur ve rüzgar esiyor mu?
Varsın zaman akıp geçsin.
Tadı damağımızda hayatın.