YoL


Tükenmek senin özünde var
Yine bir yerinden yırtıp eteğinin
Sürünerek, arasına ulaşmak için yeni güzelin.

Kimi zaman kuyu dibi kadar kör
Ve çaresiz
Bir gaz bulutunun ortasında.
Ve pek nadiren, gözler karanlıkta da görmeyi öğrenir.

Anka diye derler, bir düşün ki;
Ayakların ıslanmış, nemli bir gecede, 
Çimenler yalasın kanatlarını,
Yanmazdan önce,
Küllerinden sonra.

Unutmanın garipliği
Evreni asla kavrayamayacak
Ve kendini asla hatırlayamayacak olmanınkiyle bir.

Yalan düşler  gördüren devlerin eteğini öpenlerle dolu bir dünyada
Yapış yapış dişlerindeki bir pislik olmak isteyenlerin yanında kimi zaman,
Kimimiz hiç fark etmeden, kimimiz bile bile ne elbiseler dikiyor o devlere,
Kendi etlerinden.

Koca bir ormanın ortasında
Tanımadığın hayvanların sesleri ürpertecektir içini.
O zaman düşün devler mi korkunç
Yoksa tanımadığın o kuşlar mı..

Um, öz ve uz.
Yolumuz.
Biz varsak, bizim gibileri de var elbet.

Ev


Birini öldürdüğünüzden şüpheleniyorum bayım. Bu evde çok fazla sinek barınıyor. Henüz hiç fareyle karşılaşmadım. Ama yo, neredeyse emin sayılırım birilerini öldürdüğünüze; aşağıda bir havuz var, onun içinde yıkamış öyle gömmüşsünüz. Birini öldürdüğünüzden şüpheleniyorum, evet, evin içinde çatıdan akan sulardan dev göller oluşuyor, herşey çürüyor ve siz hiçbirşey yapmak istemiyorsunuz. Evin tam yanında bir incir ağacı çıkmış, tam havuzun yanında. Ya da ölünün mü demeliydim? Kökleri tüm evin temelini ele geçirmiş durumda.

Siz burayı eski bir rum evinin yerine dikmişsiniz. Bu evde kim bilir kaç yüzyıl geçirmiş pek çok insan. Ve siz o evi yıkıp, kat üstüne kat dikmişsiniz; son balkonu eksik kalmış. Tüm bu manzarayı izlemek yerine, kendinizi ovada prefabrik bir yapıta kapatmışsınız. Birilerini öldürdüğünüze emin sayılırım; henüz ölmemiş olsa da öldürmek üzere olmalısınız. Yanılıyor olamam; evdeki eşyalar sizin değil. Ve ev umrunuzda değil.

Nasıl öldürmüş olabilirsiniz birilerini ya da nasıl kızdırmışlar ki sizi, hem bir ev hem onca eşya yok edebilecek kadar kör olmuş durumdasınız. Çok fazla sinek dolaşıyor etrafta ve yağmur başladığı anda herkesi kopkoyu bir sinir kaplıyor. Üstelik sizinle pek bu ev konusunda da konuşulmuyor. Birini öldürmüş olmalısınız yoksa nasıl bu kör kütük umursamazlığa sahip olabilirsiniz bu ev konusunda.

Bu evin içinde su eksik olmuyor. Her gece uykuları damla sesleri bölüyor. Neyse ki kendi eşyalarımızı topladık. Yani sizinkiler dışında. Sizinkilerde nasıl olsa bir ölünün olduğuna göre umrunuzda olmuyor. Şömineye de su sızdığından ısınmak da pek mümkün olmuyor. Olsa dahi içerideki fazla sudan zaten rutubetten kurtulunamıyor.

Birkaç egzotik şişe bulmuştuk etrafta, çatıda da pek gizemli dolaplar bulunmakta. Peki ya şu alt kattaki garip mahzene ne demeli? Ya da sadece fide halinde bırakılmış kasa yeter bahçedeki aslında. Kesinlikle burda birini öldürmüş olmalısınız yoksa nasıl bırakır gider bir insan bunca şeyi ulu/orta?

Pek güzel bir evmiş aslında, bir de içinizdeki ölü olmasa.

Tanışma (yeniden)


Çiçeklere bakmaktansa, çiçekleri iyileştirmeyi severim mesela
Sık sık tülerir tüylerim ve yüzmektense dalmayı tercih ederim.
İşle aşkı karıştırırım
Ama asla aşık olduğum bir işte çalışmam,
Aşık olmadığım biriyle çalışmadığım gibi.

Beş bavuldan ibaret hayatım.
Içine ne kaktüsler ne ejderhalar sığıyor,
Bir battaniye, bir kahve demleme aparatı, pek çok kitapla beraber,
Hayal edemezsiniz.

Paçalı ve saçlı ve oldukça havalı bir tavuğa komşuyum bir süredir.
Köşedeki kıyının sert rüzgarları hafif yordu beni.
Yine o rüzgarlardan oluşmuş kırışıklıklarına dalmaktan
Dinleyemez oldum buranın yerlilerini.

Köyde yaşayan bir şehirli olarak gözüktüğümü kabul ettim artık
Şehirden kaçmış bir saf olarak görüldüğümü kabul ettiğim gibi.
Anlayamadığım şu;
Herkes bir şekilde yaşamıyor mu?

Bende hiç fena olmayan manzaralar var örneğin, bol oksijen kafasıyla,
Feci ay ışıltıları, yüzülebilen denizler, toplayıp pişirdiğimiz otlar,
Tanımlayamadığım kayalar, makiler, enerjik arılar, daha önce görmediğim çiçekler…
Ve hiç dinlememiş olduğum hikayeler.

Sizde ne var?
Ne yok?