Ayrılış


Bu sabah
Bir insan gibi ağladım
Mutluluğumdan.

Sıkıca sarıldım, öptüm ve yüzüne bakıp sarstım kendimi.

Aylar önce, bir akşam karanlığında gökten ulaştığım bir şehir vardı
O akşamın karanlığı bile benim içimdeki karanlığın yanında aydınlıktı.

Geldiğimde
Geçmişin gölgesi kesiyordu herşeyi
Ve ben çığlık çığlığa bir çocuk, kahrolmuş bir kadın,
Ömrüm boyunca vurulduğum zincirler
Ve bile bile yürüdüğüm intiharımın ipleri elimde gelmiştim.

Öyle güçsüzdüm ki ölsem yeriydi
Ama geldiğim yerde öldürmez, süründürürlerdi.

Sakat bir kadındım ben
Dokunsan haykırırdım
Gözlerim birer nefret deniziydi, bakan taş kesilirdi.

Sırtımda eğri bir ağırlığı vardı
Bana ait olmayan bir yükün.

İstemiyordum bunların hiçbirini.
Ne olacağını kestiremesem de
Sevebilmeyi beceremeyecek olsam da
En azından içimde yanan bu nefretin közleri sönsün istiyordum.

Kendisine sıkıştırılmış ve namı kötü yayılmış
Ama yine de sakin kalmış,
Nefretlerini beslememiş, kinlerini büyütmemiş
Esmer çocuklar kucakladı beni
Başka diyarların çocukları nasıl taşladılarsa.

Unutturuldukları geçmişlerinin asaleti yanıyordu gözlerinde
Öfkenin ve kinin acıdan başka bir şey yaymayan ateşinden öte.

Kıyılara bakıyorum şimdi aylar sonra oradan uzaklaşırken gökten
Dalgaların kilometrelerce oyduğu diplerini görüyorum suyun.
Kendime bakıyorum şimdi
Saklamaya gerek duyduğum bir masumiyet yok artık.

Suyun altındaki kayalar kadar güçlüyüm.

Ömür zaten koyu bir ağıt
Ölümün yolu üzerinde.
Ve savaşmayı değil
Yaşamayı tercih ettiğim için
Gurur duyuyorum kendimle.