geçiş


Artık hiçbir şey aynı değil.

Senin saatin bir akşamı çaldığında
Benimki daha öğlene uzanan bir akrep
Ve toprak aynı olmadığı gibi
Pişme süresi de aynı değil bir kap yemeğin,
Köpekler bile bir farklı,
Hele bulutlar…

Artık ben aynı ben değilim ve sen aynı sen.

Gittim.

Aramıza mesafeler girdi
Ve sözcükler;
Sana benim ömrümü okutan
Tanımadığın, dinlemediğin insanları
Ve kendini bir daha düşündüren.

Senin üzerinden çok karanlıklar geçti
Biliyorum. Gördüm.
Ve benim üzerimdeki karanlığın çoğu geçti
Sen de bunu gördün.

Bir yerlerde, bambaşka bir mutluluğun
Yeşerebileceğini anımsattım sana.

Düşlerimde gördüm,
Odamın kapısına astığım sapsarı tüyler
Bir kartpostala dönüştü ardına kumsalı alıp
Ve uzak rüzgarlara saldı kendini.

Her yerlerde
Akşamlar öyle bir iç çekiyordu ki kararırken
Güneş sulara mı eriyor, bulutlara mı
Kimse anlamıyordu.

Geceleri sessizdi, yağmurlar yağdı,
Bilmediği bir mevsim tanımaya başladı hayatım
Uyumadım,
Sabahlara dek hiç duymadığım yağmurlar dinledim.

Korkmaya başladım;
Geçmişin gittikçe daha da geçmesinden,
Unutmaktan
Ve sonunda kaybolmaktan.

-Hatıraları kayboldukça kim olur bir ben

Zor bir yolu seçtim,
Bir çeşit deliliği,
Bilmediğim dillerde susmayı,
Ve koca bir sessizliği haykırmayı seçtim.

Buydu beklentim;
İşte böyle dökülmeye başladı
İçim.

herşey yolunda


Hayat sanırım koca bir umut, hayal ve azim etme işi diye düşündü. Yatağında gerindi. Uzanıp yorganı biraz çekti, altından çıkan kağıtların arasında kalemini ve defterini aldı. Biraz dikleşerek, olduğu yerde birşeyler yazmaya başladı.
Hayatı olması gerektiği gibiydi aslında. Yatağında bir adama yer yoktu.
Ve yatağında bunca sözcüğü, bunca kalabalığı taşıyabilecek bir adam yoktu.
Sabahın karanlığını, kuşların uyanışını, alacakaranlığı, ışığın tam öncesini, huzurla, en kendisi gibi dinledi.

Dört Atlı


Islak kumlarda ihtişamlı bahçeler kurduk beraberce
Dalgalar onları içine alınca, yıkınca;
Üzülmedik, küsmedik.
Bu sefer ağaç dallarından midyelerden ufak evrenler yarattık
Yağmur bastırınca korkmadık, sadece altında da kalmadık
İçine daldık.
Ve sular doldurunca bahçeleri, çamurlar kaplayınca evrenlerimizi
Kuruyalım diye ateşler yaktık
Ne tatlı ısındık önceleri,
Ve nasıl kontrolden çıktı
İkimizi de yaktı sonunda alevleri.

Küllerde,
Hatıralarda
Yıkılmış kum bahçeler, çamur evrenler, bir de yanıklar kaldı.

Sonra ne oldu biliyor musun
Yaş aldık dünyada.
Koca, hüzünlü yüzleri açıldı pişmanlıkların
Bütün o kötü sözler bambaşka anlamlar kazandı
Süzülüp dudaklardan haykıran
Ve bir de o kırgın gözlerden.

Beceremedim doğru düzgün ayrılmayı hiçbirinizden
Yine de çok iyi beceriyorum
Ayrı ayrı ve öyle güzel sevmeyi sizi,
Tüm bu sonsuzlukta;
İçimden.

İlişkiler


Bir insanın
Bir çiçeği sevdiği için koparması ve
Bir kap suda acilen soldurması gibiydi
İlişkiler.

Nasıl bir güzellikse ondaki,
Seni ele geçiren,
Yanında götürmek istiyordun
Cesedini.