Nefesini saldığında havada sert ve tatlı bir bahar
başladı.
Dünlerin karanlığından bulanmış teninde kaşındıran ufak
yaralar birbirine eklendiğinde buradan oraya derin, keskin bir yol açıldı.
Gördüm.
Gördüm ki;
Ölülerin dudaklarında sıcak bir gülümseme, dirilerin
dudaklarında acımasız hakaretler vardı.
O, suskun topraklar taşımıştı yerin altından üstüne
Ama kimileri basmaz, yüzünü sürerdi çimenlere.
Bazı anlar solduğunu görürdüm yüzündeki beyaz çiçeğin,
Üçümüz beraberce bilir ve susardık ölümlülüğün değerini.
Neredeyse aşık edecek güneş ışıkları düşerdi binaların
arasından üzerimize
Ve biz hiç ses etmeden kuşkulu, derin, tedirgin ama ait olduğumuz
uykulara gömülürdük.
Hikayelerine sebep arıyorsa daha dikkatli bakmalıydı
Mavi koltuktaki köklerine ve gözlerinden sıyrılmış şu
gökyüzüne.