ve hiç bir şeye pişman olmamalı insan.
çünkü insan,
pişman olmamalı.
sana seçenek sundular.
ama doğru olanı da
yanlış olanı da
seçsen,
ikisi de yanlış olacaktı.
bu yüzden,
pişman olamaz insan.
Ama ben bir kadınım ve senin aradığın vahşet yok bende.
Benim için imkansız hayaller var, temiz çarşaflar, kirli çarşaflar, kanlı çarşaflar ve perdeler var, bulutlar gibi uçuşan ve dağılıp gökyüzüne karışan hayaller var.
Senin için avlanacak altın boynuzlu yaratıklar benim için ağzımla koparacağım çiçekler var.
Senin için zenci çocuklar var ve beyaz çocuklar, sen onlara iş bulacaksın reklamlarda, para kazanacak, yemek yiyecek onlar senin sayende,
Sense onlar sayesinde Küba’ya uçabileceksin.
O çocukların kardeşlerinin topraklarında zehir fışkırtan petrol fabrikalarından gelen yakıtlarla,
O çocuğun annesinin karnında ölmesini sağlayan petrollü havayla.
Senin için hukuk var, sen savunacaksın, haklıyı ve haksızı.
Sen belirleyeceksin kimin daha doğru olduğunu.
Sonra allah’tan bahsedeceksin karşıma geçip, iyiden ve kötüden ve cennetten ve cehennemden bahsedeceksin.
Gecenin elleri; karanlık,seni boğazlayacak uykunda, kinim büyük, ben tanryım rüyalarında!
Sen hukukla yaşatacaksın haklıyı ve haksızı.
Sonra geleceksin ve evrimden bahsedeceksin bana, maymundan geldik diyeceksin ya da balıktan. Ve üzerine hem haklıyı koyacaksın hapse, hem haksızı yaşatacaksın.
Ve bana diyeceksin ki, doğal döngü var.
Üzerine kısırlaştırmadan kürtajdan bahsedeceksin ve dönüp dolaşıp yine iyi olmaktan bahsedeceksin bana, hastayı da yaşatan sen, haksızı da, katili de yaşatan sen, bebekleri öldürceksin ve bana doğayı anlatacaksın.
Ben tanrıyım rüyalarında ve bahar asla yaklaşmayacak senin rüyalarına.
İlk kez kelimeler giriyordu birbirine ve yazmazdım normalde. Ama kimdi sorular? Birbirinize gittiğiniz barlar mıydı ya da konserler ve sigaralar mı? Tüm bunlar mıydı hepsi?
Ve bütün hayatının anlamı kedi, köpek, bira, kendi olan kadın oturdu. Dedi ki:
‘Adınız nedir?’ Adam dedi ki:
‘Adım... nedir ki? Birkaç çentikten ibaret.’
Kadın sustu. Susmak hoş değildi. Susmak soru değildi.
Ötenazi hakkının olmamasını vahşice buluyorum. Aynı içinde yaşadığımız sistemde olduğu gibi.
‘Çalış! Çalışacaksın! Karşılığı ne olursa olsun, karşılığı olmasa bile çalışacaksın!’
‘Yaşa! Yaşayacaksın! Var olacaksın!vazgeçmiş, açlıktan ya da mutsuzluktan geberiyor olsan da, pişmanlıktan çıldırıyor olsan da var olacaksın!’
‘Sana sürünerek de olsa yaşama hakkını sağlıyor ve kendi isteğinle ölmeyi yasaklıyorum. Eğer bunu denersen küçük çocuklar görecek morarmış, şişmiş ölünü, yine aynı çocuklar kazıyacaklar kaldırımlardan paramparça olmuş etlerini. Oynadıkları topa bulaşacak kanın!’
‘İşte bu yüzden boktan olduğunu sandığın bu dünyada sana yaşamak hakkını veriyorum, ölmek değil.’